31 Mart 2010 Çarşamba

kaderkısmetişleribunlar.
Bunu demeyi sevdim.
TABİ YAA. kadar güzel olmasada.
Hayat aynı. Dümdüz giderek şarkı dinliyorum. Sonra.
Böyle yani.

canım sıkılıyor.

al dedi çocuklarını dedi çocuklarını istiyorsan dedi kendini dedi al kendini dedi nerde kalırsan kal git dedi bana bende kaynanamla kavga ettim o yüzden kaynanamla kavga ettim dedi kaynanam dedi o yüzden kızım bak dedi madan kocan öyle yapıyor dedi ne yaparsan yap dedi kızım sende al kendini git dedi benim çekecek halim yok dedi bana.

28 Mart 2010 Pazar

Az önceki yazıdaki girişime hayran kaldım.
İyice mal oluyorum.
Dersane falan.

Dün biz benim boğum günümü kutladık.
Niye doğdun diyenler oldu. Haklılar tabi.
Sonra Erdem bana 302193082109 tani çikolata aldı! YERİM!
Sonra onlardan 1i hala duruyo.
Beni iyi tanıyon dostum aferim.
Sonraaaa..
Ben doğdum. Doğalı çok oldu ama doğdum.
Sonra.
Görüşürüz blog.

24 Mart 2010 Çarşamba

Bugün aklıma gelen herşeyi yapıcam evet.
Saralle de bitti zaten.
Birazdan çıkıcam ve yüricem.

-Matematik çalışmam lazım.

22 Mart 2010 Pazartesi

yarın bütün günümü camialtında fotoğrafçı amcalarla geçireceğim.
VALLA.
oğlum moralim bozuk.
fotoğraf makinam bozuldu ya.
depresif takılacağım bu ara.
kimsebenianlamıyorbay.

21 Mart 2010 Pazar

Güzel bi gece.

Düzgün yazı yazamadığım için yazmıyorum aslında. Deniyeceğim belki bu sefer düzelir.
Neyse.
Filmin görüntü kalitesi güzel Erdem! dedim heyecanla ama sen biliyorum diyince yine göt oldum. Sağol.
Ben bugün dershaneye kayıt oldum. Hemde yalnızca 2 ay için. Ne kadar üstün zekalı bi insan olduğumun göstergesi de budur belki de. Sonra. Matematik anlıyabiliyorum.
En önemlisi de hayat keyifliymiş bunu gördüm. Görmedim öğrendim. Öğrenmedim yaşadım. Öyle yani.
Güzelgüzel.


Size cumartesi gecesinden bahsedeceğim aslında ben.
Başlıyorum.
4 kız. Evde yalnız olacağız. Tabi heyecan var. Saat 1 de Nazlıcan ile buluştuk.(Bu arada Erdem beren kafamdaydı ve çiflikte onunla dolşatım.)  Burcu da vardı evet. Yemek falan. Sonra eski dershanemiz olan Ezgi teste gittik. Aleynayı görmek içindi ama örtmenlerimizi de gördük. Evet ben "GAVAKLIYIM" dedim. Sonra gittiler. Sonra biz de eve gittik. 6'ya kadar naaptık hatırlamıyorum. Boştu. Herşey 6'dan sonra başladı. Aleyna'yı almak için markete gittik. Mantar aldık. Ordan çıkıp büfeye gittik. Şarap aldık. İlk kez içeceğim için heyecanlıydım. İtalyan usulü. Makarna şarap yapacaktık. Eve gittik. Makarnanın suyunu koydum ben. Sonra Pelin geldi. Makarnayı yapmaya devam ettik. 4 kişi ocağın başına dikilmiş makarnanın pişmesini bekledik. Şarapları koyduk. Ve makarnayı da. Güzel olacağını düşündüğüm şeyin tadını hiç sevmedim! Yine Nazlıcan içti benimkini de. Olsun yine alacaktık. Neyse. Sonra sigara içmek için salona gittik. Götümüz dona dona içtik sigaraları. Onlar şarap sayesinde ısınmışken ben donuyordum montumun içinde. Kafamda bere. Elimde eldiven. Kapıyı kapattık. Çünkü oda zaten duman altı olmuştu. Gittikçe eğlenceli oluyorduk. Dans, müzik, çığlık atma yarışı. Güzeldi. 10 gibi yine çıktık sokağa. Şarap almaya. Taaaa köprünün altında o harika şarabı bulduk! Ahududulu şurup tadında şarap. Ve sigara. 1 milyon borç bile yaptık. Eve geldik ve ortam daha da neşelendi. İçtik içtik içtik. Bol bol resim çekindik. Manyaklığın sınırlarını zorladık. Eğlendik bütün gece.Doğruluk mu cesaretlik mi oynamaya çalıştık beceremedik. Çünkü herkes herkesin herşeyini biliyordum. 4 gibi sımışım zaten. 5'de uyandım. 4 kız aynı yatağa sığmaya çalıştık ve sığdık! Alarmlar saat 10buçuğa kuruldu. Uyundu. Saat 8.50'de Oğulcan'ın aramasıyla güne gözlerimi açtım. O saat bu saattir gözlerim hep açık. Mutlu muyum? Evet.
Sizi de seviyom ben sevgili insanlar. Tekrar aynı geceyi istiyorum ben. 
Matematik anlıyorum olm.
Neyse. Saçma ve uzun bi yazı. Ve boş. Ama olsun. Anlatmak güzeldir.
Sevgilerle.

Çakaal

Demagoji ekibine

Yazsanıza olm bişeler ne lan böyle bomboş duruyo bu blog

17 Mart 2010 Çarşamba

Evet hala karnım aç.
Ve evde tekim.
Ve sucuk gibi ıslandım.
Ve yiyecek birşey yok.
Ne güzel hayat.

15 Mart 2010 Pazartesi

suck

evden çıkıp, yanlış yola doğru ilerdim.
yolun sonuna geldiğimde, yanlış yoldan gittiğimi yeni farkettim.
'aptal!' diye fısıldayıp,
eve geri döndüm.

Bastıbacak.

Evet gün güzeldi.Sayende Erdem. Hala o şarkıyı dinliyorum mesela. Filmi de izlemeliyim. Kucak dansını merk ettim açıkcası.
Down in mexico o zaman. Evet evet güzel herşey.
Bide baban babama da iş ayarlarsa her gün güzel geçebilir.
Sonra abimle konuşabilsem mutlu olabilirim.
Neyse.
Edebiyatçı nolucak peki? Bacak kadar boyuyla bize edebiyat anlatıcak. Alaahım. Bi düzgün öğretmenimiz olamadı zaten. Cidden bacağım kadar ha. Hala şoktayım.
Tamam.
Uzun lafın kısası ilginç, güzel hatta harikaya yakın bi gündü.
Çok güldüm.

Oha.Yuh.Yuha

Ulan babam iş bulmuş.adam sıkılıyom ben işe giricem diye diye bulmuş ya.
kocaman adam işe başlıyo bu yaştan sonra.
Yuh lan.

kapışırız

bence erdemle oynadığım tavla tarihe geçer.
evet.
geçer.

14 Mart 2010 Pazar

Nefretlik ulan

Güzel bi güne uyandım saate baktığımda daha 7.05 yazıyodu.bi mutlu oldumki anlatamam.daha sonra betülle konuşurken öğrendimki saat 11miş,benim saaatim bozukmuş.hassktr diyerek yataktan kalktım.napcağımı bilmiyodum tabi.bi yandan armağan arıyo jazza gel diye bi yandan oğulcan arıyo patrona gel diye.uykuluyum ikisinede tamam dedim.bişeler atıştırıp çıktım evden.yoldayken napcağımı düşünüyodum.önce patrona gittim ve oğulcanlarla oturdum biraz.bi an için hiç kalkmicaklar zannettim oysa 10 dk sonra kalktılar.bende hemen erkutu alıp armağanın yanına jazza geçtim.yağmur ordaydı onla tavla oynadık.güzeldi ama.
dersaneye gitme umuduyla çıkmıştım evden.oysaki bugün sınav varmış.girdik sınava bi güzel sorular çözüp çıktık.daha sonra armağanlara giderek keyif çattık diyebiliriz.şmdi ise evdeyim.ve bugün pazar.hemen üstte yazıyo.duşumu aldım bu konuda içim rahat ama hala sakallarım suratımda duruyo.birazdan kesicem onları da umarım.
Oh my gosh!ablam bana 15inde gelicem demişti ve bugün ondan ses seda yok.yine beni kandırmış olmalı.
Lan o değilde okul var yarın yaa.
bugün pazar evet.ne kadar sıkıcı olduğunu biliyoruz.bunu bilmesek bile yarın pazartesi olduğu için sıkıcı.
merhaba ben pazar gecelerinden nefret eden bi insanım.

teletabi.

yine bir pazar sonu.

13 Mart 2010 Cumartesi

Şöyleydi böyleydi

Tarih oldu mu sana 13 mart.geçti mi doğum günüm.ooh mis gibi.ne gada ablam olmasada yanımda süper bi doğum günü geçirdim.önce beni kahvaltıya götürdüler,daha sonra yeşilyurda gittik ve saatlerce oturduk.sonra asıl mekan olan dallas'a gidip içtik,içtik ve içtik...Ergut,Esra ve Armağana binlerce kez teşekkür etmiş olsamda burdanda teşekkürlerimi sunuyorum.bana doğum günü hesiyesi olarak bir sürü DVD almışlar.ve bunların çoğunluğu ''by Quentin Tarantino'' imzalı filmler.bi mutlu oldumki anlatamam.hayatımın en güzel hediyesiydi galiba.sonra ise Merve gelip bana hediyemi verdi.bir tşört.evet evet çok hoştu.acayip beğendim ben.kısaca içerek ve eğlenerek geçti bu doğum günüm ve günü bitirdik öyle.
bugün ise monoton bi şekilde önce jazz daha sonra dersaneye gittim.çıkışta Oğulcan geldi ve FERERBAHÇE-gençlerbirliği maçına davet etti beni.tabiki ona hayır demem.bohemde 4 kez fenerbahçe maçı seyrettim ve 4ünde de kaybettik.bunu geçtim bi gol sevinci bile yaşayamadık bohemde.ama inatla boheme gidip son bi şans vermek istedik.tahmin bile edilmicek totemler yaptık ve maç sonu 0-0.yine gol yok,yine gol yok.gol atıp yenilmiş olsak bu gada koymazdı belki bilmiyorum.ama bi daha bohemde fenerbahçe maçı mı?-asla.
bu kadar yeterli bence bugün.ha ben ablamı çok seviyorum ve artık gelmesini istiyorum gerçekten.
yarın olsada az gülüp eğlensek yaa.
baybayın gencolar

12 Mart 2010 Cuma

aptalizm iyidir.



merhaba sevgiliblogarkadaşımerdem.
malum bugün doğumgünün. aslında bilirsin, böyle şeylere çok önem veren bir insan değilim.
fakat senin 'kazık' kadar bir adam olman dolayısıyla, şimdi okuyacağın bu supernatural duygu yüklü yazıya başlayabilirim.
şaka şaka.

pek uzun süreli bir geçmişimiz olmasa da, baya eğlenceliydi hani.
her gün birbirmizi bir saat görebilmek için, sabah saat 7den zamanı saymaya başlayışlarımız falan.
üzerimizdeki the beatles büyüsü, nereye gidersek gidelim, herdaim bizimleydi.
sonra mesela ULAMA.
eldivenlerin.
sponge bob.
esila. edith piaf.
ayrıca dünyanın en aptal çiftlerine aday gösterilebilirdik.
herneyse.
komikti anlayacağın.

oğlum harbiden ya.

doğumgünün kutlu olsun.
biliyorum hep 18 yaşında kalacaksın, hiç büyümeyeceksin ama nicedoğumgünleri kutlamak dilekleriyle.
iyi bir arkadaş olarak kalacaksın.


unutmadan,
filmleri de halledelim biara.
tarantino'nun kemiklerini sızlattık o kadar.


dipnot: of. bi duygusal olamıyorum lan.
olamıyorum.

9 Mart 2010 Salı

Sizi kıskanıyom. Olm ben de yazıcam bigün güzel bi yazı.

the beatles kafası

dün buraya, bugün yapmam gereken yazdığım birkaç şeyi gerçekleştirmedim.
görüyorum ki, plan konusunda oldukça başarısızım.
'amancanıım, günler çö pemigir diyaa.' gibi ani tepkilerle, içimdeki üzgünlüğü saklamaya çalışsam da,
olmuyor sevgili okuyucu.
olmuyor.

8 Mart 2010 Pazartesi

ABİ

o değil de,
metallica,
rammstein,
alice in chains aynı festivalde! dediler.
şaka dedim.
değilmiş.

NE DURUYORUZ.
HADİ.

sular gitmiş

evimle o kadar bütünleştim ki size anlatamam.
hapis günlerim gittikçe zevkli olmaya başladı.
ev iyiymiş aslında hani. arada canım sıkılmıyor dersem yalan olur.

yarın da caminin altına gidip fotoğraf makinasına pil aramam gerek.
günler sonrasında kavuştuğum sokaklar karşısında ne durumda olacağımı, yarın sizlerle paylaşmak üzere sevgili okurlar.

yiakşamlar.

Pazartesi sendromu

''Güne kahveyle başladım,ağzım kuru,zihnim açık...'' bu lafı deyip Harun Tekini doğrulamayı o kadar isterdimki sormayın.güne saçma sapan bi kafvaltıyla başladım.kahvaltıdan sonra gece şarja taktığım telefonumu elime alıcaktımki o da ne telefon şarj olmamış.iyice sinirlendim ve annemn bataryasını aldım hiç ses çıkarmadan.okula gittim ve ders programının değiştiğini söylediler.eskiden haftanın ilk günü sosyoloji(uyku) dersiydi ve gayet güzel bi başlangıç yapıyordum haftaya.oysa şimdi geometri(suratsız herif) dersi.gerçekten haftanın ilk saatinden çöküyor insan.o adam sınıftan çıktıktan sonra benim daha 35 saat dersim kalıyo.hiç düşünen yokki bu meymenetsiz heriften sonra bu çocuklar 35 saat ders işleyebilir mi.cevabını ben vereyim.tabiki hayır.ama zorundayız.
Neyse öğle tenefüsünde bi baktım batarya zayıf dedi.içimden 'Hasssktir lan akşam eziyet vaar!!' dedim.eziyet dediğim şeyi biliyorsunuz okurlar.Servisteki müziği dinlemek zorunda kaldım.ama o hafıza kartı kiminse harbiden baya bi kaptırdım ona içimden.arkadaşım nası bi zevkin var lan senin.önce müslüm çalıyo bi sonraki parça 50 cent.daha sonra teoman sonra kibariye.insanda müzik dinleyecek şevk bırakmıyosunuz lan.yarım saatlik yol normalde.bugünde aksi gibi polis durdurdu 15 dk bekledik orda.15 dk fazladan dinledim ben o müzikleri.yok zaten sinirliyim bi yandanda bu müzikler çalınca bana gelmeye başlıyolar.
Eve gelince iddaa oynamaya karar verdim.internetten kimlere oynayacağımı buldum.herşeyi yaptım.bi baktımki program yarınınmış.dedim ulan beklenmez bu kadar ben şimdiden gidip yatırayım.hemen gidip yatırmak istedim.iddaa bayiine gittim.karşıma piskopat bi herif çıktı ağız burun kaymış falan.şöyle bi diyalog geçti
E:Abi şu kuponu basabilcen mi? 2 milyonluk.
X:Ver bakiym
E:Al abi
X:Sen benle dalga mı geçiyon olm.bu yarının kuponu.şimdiden nasıl oynamayı planlıyon bunu?
E:?
E:Haklısın evet ben tarihleri karıştırmışım abi
X:Tamam.iyi akşamlar.
Söve söve çıktım tabi eve geldim bu olayı sizlere anlatmak istedim.nası bi pazartesi bu siz düşünün.yarın bu iddaayı oynicam ama kararlıyım.kesin tutucak.
Benden bu kadar yine.
Arzular şelale

7 Mart 2010 Pazar

Ah bu pazarlar

Sizde de oluyor ey insanlar bu pazar akşamları bir bunalım.benimki bi farklı sanki.boşlukta gibi oluyorum.gözlerimi kapatıp her şeyi düşünüyorm.aklınıza gelmicek şeyleri.hatta her pazar 10-15 kez takvime bakıyorum gerçekten pazar günü mü diye.hani olur ya sen pazar sanırsında aslında daha cumadır.öyle olmasını umuyorum ama olmuyo.
Bugün iddaa yaptık ve tek maçtan yattık.ne acı bi durum.tek maç 50 milyona sebep oldu.istanbul gezisi var dershanenin.bilet 250 milyon.ve ben o geziye gidicem.e parasıda iddaadan çıkıcak tabiki.
doğum günüm de yaklaşıyo yaa.sabah başlayıp akşam bitiricez içmeyi.bütün sevdiklerim yanımda olucak o gün.tabi bi tanesi hariç.bana ümit verip sonra gelemicem diyen biri o.oooo beniiim ablaaaaam.çok severim kendisini aslında ama suratını falan unuttum galiba görmeye görmeye.
Yarın okul var ve ben daha traş olmadım.yardım edin banaaaaaaa.
Aaaa beatles çalmaya başladı.bu şarkıyı yağmur'a armağan ediyorum.the beatles-let it be
tekrar görüşmek üzere sevgili okurlar

gelen kutum.

maillerimi artık eskisi kadar kontrol etmeyen bir internet kullanıcısı olarak, demin bir bakayım dedim.
gmail hesabıma girdiğimde sadece 6 tane mail geldiğini görmüş olmam, yalnız olduğumu hissettirdi ki, bu maillerden 4ü idefix ve diğer sitelerdendi.
hepsini sileyim derken içinde şöyle bir şeyler yazan maille karşılaştım.

sevgili yağmur özköroğlu,
mutlu olmak ne kadar önemli değil mi?

şaka mı diye düşündüm.
gerçek mi diye düşündüm.
sonra da sil butonuna basarak bu anı yok ettim.

merhaba.
maillerimi artık eskisi kadar kontrol etmeyen bir internet kullanıcısı olarak, demin bir bakayım demiştim sadece.
öyleyiz işte.

pazar kahvaltıları

pazar günleri,saat 12.30 sularında, diğer vatandaşlarımız kafalarını yastıklarından kahve kokularıyla kaldırırken, ben dershanemden çıkmış oluyorum.
5 ders üzerine, 5 şişe şarap içmişim gibi bulanan beynim, hiç kendinde olmuyor.
işte yine böyle bir pazar günündeyiz.
bir de yarının pazartesi olduğu gerçeği canımı yakıyor.
ah.
ben kahve yapayım bari.

6 Mart 2010 Cumartesi

16 tane izleyicimizin olması beni heyecanlandırdı.

5 Mart 2010 Cuma

çay demledim.
gelsenize.

4 Mart 2010 Perşembe

hayat büyük bir trajedi.

hayata dair sahip olduğumuz birsürü trajik olay varken, şu sıralar en göz önünde olanı 5 hazirana kadar ev cezasına çarptırılmış olmam.
bunu ilk duyduğuma hiçbir tepki vermeden, karşımda kırmızı duvarı izleyişim, o duvarla 4 ay geçireceğim anlamına geliyordu. 4 ay boyunca 3 oda 1 salonun bulunduğu bu evde ne yapabilirdim?
ilk olarak kendi odamdan başlarsam, ve yaşamak için her odaya 1 ayımı ayırırsam belki kendimi iyi hissedebilirdim. başlarda iyi bir fikir gibi gelmesine karşın, sonralarında bunu gerçekleştirmenin ev mensuplarını(koltuklar, masalar, çamaşır askısı, bulaşık makinası, televizyon ve diğer bilimum ev aletleri) zorlayacağını düşündüm.

ev aletlerime karşı bu kadar dokunaklı olmam, gözlerimi yaşarttı ve önümüzdeki 4 ayı düşünmeyi bırakarak, zuhal topalla evlendirme programını izledim.
ilk gün bunu düşünmeyi bırakmış olsam da, ikinci gün kıyafetlerim hiç giyilmedikleri için tozlanmaya başladı. anahtarımı kullanmadığım için, paslandı. ve koltuklar oturmaktan eskiyordu.
evden dışarı çıkmamak için, selenanın her bölümünü ezberlemiş, evlendirme programlarına katılan bütün insanları tanır olmuştum.
semih bey talibi semihayı pazartesi günü beğenmemişti ama salı günü gelen talibi selda onu çok etkilemişti. lakin diğer gün, seldanın alçak bir kadın olduğunun ortaya çıkması semih beyi derin hüzne boğdu.
tüm bunlar bana bir şey katmadığı gibi, televizyonun karşısındaki pembe koltukta uyumama sebebiyet veriyordu. zira zuhal topal ve izleyicilerinin oyun havası eşliğinde dans edişleri ayık durmama yaramıyordu.
tüm bunların dışında, sürekli olarak evde olduğum için gıda tüketimim %80 oranında artmıştı. her can sıkıntısında ağzıma attığım lokmalar, bel, bacak, göbek bölgesinde yağlar olarak bana kendilerini gösteriyorlardı.
cam bozuktu ve açılmıyordu.
artık eve o kadar alışmıştım ki, odamdan ev telefonuna olan mesafe bile bana yollar gibi geliyordu. arada yürüyüşe çıkıp, koridoru dolaşıyordum.
çarşamba günü, kalüferin üzerine kıyafet konulabileceğini keşfettim.
evdeki bitmek bilmeyen, macera dolu keşiflerim yerini, yastığa gömülen uykulu suratıma bırakırken zaman acımazsızca ilerliyordu.
önümüzdeki günlerde, evde yer değişikliklerine olanak sağlamak istiyorum. belki içimde gizli kalmış yeteneklerimi de dışarı çıkartabilirim.
gülegüle.

theraflu.

selam bılog.
hasta olmuşum. boğazım davul misalı.
davulun sesi uzaktan hoş gelir.